29 Mayıs 2009 Cuma

Mezuniyet Konvoy


Bundan 20 gün sonra diplomamı alıp bir mühendis olmam gerekiyor aslında...

Peki mezun olabiliyor muyum, tabiki hayır :) Fakat yine de mezuniyet kutlamalarina kendi dönemimle katılmak için tam takır halde hazırlandım bugün için....


Davul zurna eşliğinde bütün okul gezildi, okulun bilimum önemlı yerlerinde resimler çekildi, bir ODTÜ klasiği konvoy yapıldı, kütüphane, çarşı, bölümler basıldı... Bundan 1-2 sonra yarısının iş başvuruları veya askerliğe girme çabalarıyla uğraşacağı arkadaşlarımla bütün Odtü'yü inlettik bugün....


180 kişilik bir organizasyonun (İnşaat Müh. ) 170'e yakının erkek olduğunu ve çoğunun da taraftar ruhlu olduğunu düşünürsek gözünüzde canlandırabilirsiniz belki.... Bugüne kadar okul ve bölümüm hakkında biraz sitemkar konuşsamda mezun olamadığım bölümüme ve okuluma büyük bir aşkla bağlandım bugün... Önümde belki 1 belki 2 mezuniyet-konvoy şansı dururken :), buna üzülmek yerine tadını çıkarmaya bakıyorum bundan sonra...


Şimdilik 1 video ekliyorum size :) Gerisi kesinlikle gelecek....

Ferhat Öztorun transferi

Galatasaray altyapısından yetişmiş, oynadığı her maçta bende güzel bir tat bırakan bir isimdi Ferhat Öztorun... Galatasaray`ın Carlos'un Carlos olduğu yıllardaki ilk Carlos adayı İlker Erbay'da yanılmasından sonra altayapıdan yetişen 2. Carlos adayıydı... Gerets zamanında forma bulduğu her maçta gayet de iyi oynamıştı kendisi ta ki faturanın kendisine kesildiği Fenerbahçe maçına kadar...
Ve sonunda Hakan Balta transferinde yüklü bir bonservisle beraber Manisa`ya verildiğı haberi geldi... Olamazdı bu, kabullenmemiştim o zamanlar... Hem Volkan Yaman'ın başlangıçtaki üst-düzey formu hem de Hakan Balta tarzı stoper-bekleri çok beğenmediğim için, en önemlisi Ferhat gibi hücumcu bir beki kaybedeceğimiz için çok sinirlenmiştim...

Fakat zaman benim hem Hakan Balta isminde hem de Volkan Yaman isminde yanıldığımı gösterdi... Fakat Ferhat'ın düzenli forma şansı bulmasıyla gösterdiği gelişim kimsenin gözünden kaçmadı... Takımın 1.ligde olması bunda etkili olsa da bugün yine de türk futbolunun en iyi sol bek adaylarından olduğunu kanıtladıkendisi...

Bundan 1 hafta öncesine kadar BONSERVİSSİZ (Manisa gibi gençlere önem veren bir klüp sözleşme uzatma işini nasıl atlar anlayamıyorum) transferinin Galatasaray'a gerçekleşeceği söylenirken bugün bütün medya kuruluşlarında kendisinin Trabzon'a transferi kesin olarak verilmişti....

Peki Galatasaray neden vazgeçti kendi yavrusundan hemde bonservissizken, Volkan Yaman'ın yetersizliği varken ve Hakan Balta'ya gereken bir hücumcu sol bek transferi düşünülürken neden vazgeçildi Ferhat'tan...


Bütün sene oynatılmayan fakat gerçek bir yıldız adayı Alparslan'a mı güvenildi... Bence hayır, Gökhan Gönül transferini Uğur'a güvenerek yapmayan Galatasaray yönetimi bu sefer aynı hataya düşmek istemedi bence... Evladı da olsa, bonservissizde olsa Türkiye'de ben geliyorum diyen bir sol bek adayı var İsmail Köybaşı... Adnan Polat ve ekibi gözüne onu kestirdi, ve kendisini kesinlikle klubümüze katacak bence.... Antep'le süren sıcak ilişkiler sayesinde çoktan bitirilmiş bir transfer bile olabilir kendisi... Kısa vadede Hakan Balta ile uzun vadede ise fizik anlaminda da eksikliğini giderecek Alparslan'la beraber Galatasaray'ın sol bek mevkisini dolduracak kapasitede kendisi... Umarım tercih edildiği ismin Galatasaray evladı olduğunun bilincini hep taşır, ve bu konuda gerekli duruşu ve performansı Galatasasaray adına sergiler...

25 Mayıs 2009 Pazartesi

Dikkat Çekenler

1-Alanzinho



Devre arası bir transferden hele hele Norveç gibi soğuk bir ülkeden gelen bir transferden hemen bir efsaneye dönüşmesini bekleyen ve acımasızca eleştirilen Alanzinho kendini yavaştan göstermeye başladı... Üzerindeki beklentilerin ve takım üzerindeki şampiyonluk stresinin azalmasıyla ciddi derecede yükselen bir form grafiği göstermeye başladı kendisi...

Kesinlikle harcanan Ersun Yanal isminin nice türk gencinden sonra Türk futboluna son hediyesidir Alanzinho... Özellikle seneye ondan çok şey beklemekteyim...


2- Arda Turan ve ben oldum tavırları

Arda hakkında olumsuz bir yazı yazacağım hayatta aklıma gelmezdi... Herkes gibi ondan yeni bir Metin Oktay yaratmaya çalışan, futboluna, zekasına, duruşuna hayran olan bir taraftar olarak rahatsız olduğum birkaç konu oldu son günlerde...

Adnan Polat'ın ona güveni ve takımı onun üzerine kurulma projesi onda negatif bir etki bıraktı... Takımda bulunması bile onun için çok büyük bir şans olan Harry Kewell'la aralarında soğuk rüzgarlar esiyor sanki... Gereksiz yere sık sık Bülent Korkmaz'ı savunması, medyada ciddi anlamda yer alması gereğinden fazla özgüven duygusuyla yanlış davranışlarda bulunuyor son zamanlarda... Umarım bu eksiklik şu anda klubümüzde olan otorite boşluğu yüzündendir...


3- Gaziantepspor yönetimi




Bütün sene pozitif futbol oynayan tek klüptü sanki... Türk futboluna Tabata, Beto, Cesar gibi kaliteli yabancilar Murat Ceylan, Ahmet Ari, Ismail Koybasi gibi genç yetenekleri kazandırdılar... Şimdi ise gerçekten kaliteli bir hocayla türk kluplerinin hiçbir zaman beceremediği uzun soluklu bir döneme yelken açtılar... Önceden belirlenmiş transflerle doğru bir futbol politikasıyla seneye hazırlanıyorlar... Bursaspor'la beraber gelecek sezonun en büyük bombası olabilecek kalitede ve güçteler benim gözümde..



4- Yusuf Şimşek


Yorum yapmaya bile gerek yok... Kendisine 5 sene geriye gitme şansı verilse şimdi nerelerde olurdu kim bilir... Takımına, ona güvenen Mustafa Hoca'ya ve tüm Beşiktaş'lılara ondan istenenden fazlasını verdi... Takımına şampiyonluğu getirdi... Umarım futbolunu bu performansta bir kaç sene daha götürebilir çünkü futbola keyif katan oyunculara her zaman ihtiyacımız var...

Geri Döndüm

Sınavlar bahaneydi, deniz-güneş ve alkol barındıran süper bir tatil geçirdim... Bu süre zarfında da sizi es geçtim... Ligde de erken havlu atan bir Galatasaray olduğu için de bende erkenden veda ettim galiba..


Olmadığım süre zarfındaki ne o sıkıcı Galatasaray maçlarından ne ligin durumundan ne de Avrupa liglerinden bahsedeceğim


Büyük Kaptan'ımızın başımıza geldiğinden beri oynadığımız en iyi maçta stoperlerimiz Beşiktaş'a şampiyonluğu hediye etti... Her ne kadar son haftaya Uefa'ya gidememe riski taşıyarak giriyor olsak da ligin puan tablosu belli oldu benim gözümde... Umarım Şampiyonlar ligindeki 2. temsilcimiz Trabzonspor olur...


Gündemden bu kadar kopan bir blog yazarı olarak sadece bir kaç konuya dikkat çekmek istiyorum...
Galatasaray Schuster, Lucescu derken gün geçtikçe aradığı hoca kalitesinde düşmeye başladı... Umarım Bülent Hoca'yla savunma filminin devamını çekmeye çalışılmaz...

Transferde de hızlı başlayacak galiba Galatasaray Van Nistelrooy sesleri ciddi anlamda yükselmeye başladı... Eğer ki sakat değilse RDV Baros'un yanına kusursuz olacaktır... Tabi ki arkalarında savunma anlamında daha dirençli bir orta saha isteyecektir ki bu da sorunlu Lincoln'e veda demek oluyor...

Bunun dışında kale, sağ bek/sağ açık ve stoper bölgelerine de yabancı oyuncu bakılıyor bildiğim kadarıyla... Yerli transferde ise Adnan Sezgin ve ekibi yine ciddi süpriz (3. lige kadar inen bir liste var ellerinde) transflerle gelicekler benden size söylemesi...

Galatasaray, Teknik Direktör seçimi, ve transfer politikasi hakkinda daha detayli bir yazi yazmak şart oldu zaten o yüzden detayları bekletiyorum walla....



3 Mayıs 2009 Pazar

Sınavlar Sınavlar Sınavlar...


Yine geldi sınav haftası, gözdelerim Galatasaray,Orduspor,At.Madrid'in ligde havlu attığı şu günlerde futboldan birazcık soğudum, geriye bir Fiorentina`miz kaldi haydi hayirlisi...
Iyi yandan bakarsak ise, bu sefer belki biraz çalışabilirim...
Planlarda sınav sonrası şenlikler, ve sonrasinda 19 Mayis Gençlik ve Spor "Alanya" tatili var...
Arada bir uğrarım artik :)...

2 Mayıs 2009 Cumartesi

Real Madrid - Barcelona


Yılın maçı çok hızlı başladı.... Higuain'den geldi gol...

Bu yazıyı yazarken Thierry Henry hemen karşılık verdi...

Tam anlamıyla efsane olacak bir maç... Hem ligin son haftalarının canlı geçmesi amacıyla hemde iddaa dan kazanılacak yüksek meblağ sebebiyle :) Real Madrid ağır basıyor bende ...

Haydi hayırlısı....

Ki bu yazıyı yazarken 3. gol geldi Kaydı yayınlaya bastırmıyorlar walla...
Charles Puyol...

1 Mayıs 2009 Cuma

Memleketten Esintiler


Aslen bir Karadeniz yemeği olmasına rağmen gittiğimiz her kebapçıda vardır pide… Tabi ki aslından başkalaşmış şekilde!! Karadeniz de kilometreler içinde bile farklı tarzlarda yapıldığı düşünülürse bu başkalaşıma söylenmemek gerekir belki de… Trabzon pidesi, Giresun-Espiye pidesi, Samsun-Bafra pidesi Karadeniz`de yapılan pide çeşitlerinin bazılarıdır… Hepsinin tadı farklı bir güzel olsa da hiçbiri Ordu pidesinin yerini tutamaz bende… Ordu denince da akla Dıgı’nın Yeri gelir herhalde… Ankara’da yaşayan kuzenimin son Ordu seferimde sabah-öğle-akşam 3 öğününü burada yemesi bile tadı hakkında size bir bilgi verebilir sanırım…

Herhalde yaklaşık 20 yıldır aynı yerde çalışan ve ne yer olarak ne de tat olarak değişmeyen, fazlasıyla uygulanan baskıya rağmen Ordu dışına çıkmaya çalışmayan, hatta iş yerini bile büyütmeyen fırının babadan oğla geçtiği Ordu’nun en sevilen mekânlarından birisi Dıgı’nın yeri… Benim için bir klasik olan yanında ilk tercihin kesinlikle Ufuk Gazoz olduğu. 1,5 kıymalı çift yumurtalının mabedi, imalathanesidir Dıgı’nın yeri… Ordu’ya gelecek olanlar veya en azından içinden geçecek olanların kesinlikle uğraması ve bu tadı tatması gereken bir yer… Tat olarak hakkının yenmesini istemeyeceğim Aktaşlar, Reis Pide ve içeri girdikten maksimum 4 dakika sonra pidenizi önüne getirecek olan Meşhur Pide’de diğer unutulmaması gereken mabetler benim için. Ayrıca kendi kıymanız ve diğer malzemerinizle bir taş fırınında saatlerce sırada beklenip hazırlatılan Fırın Yağlısının da tadı unutulmaması gerekir…


Demem o ki, Ordu` ya sık sık gelmemin en büyük sebeplerinden biri olan Karadeniz Pidesi ‘ni (Bu bölgedeki ismi Yağlı) kesinlikle en azından bir kere tatmalı… Ve bu unutulmaz tat patlamasını yaşamalısınız… Ben bu yazıyı yazarken bile yarın yiyeceğim pideyi hayal etmekteyim, buyurun gerisini siz düşünün !!!

"Yorum yapmayacağım"

17 görünümlü 23 yaşındaki Hacettepe 2. Kalecisi Ercüment geçemedik bir türlü...
Sayın Korkmaz da maç sonunda bazi konularda medyaya yorum yapmak istememiş!,
Bende bu konuda yorum yapmak istemiyorum...
Zaten günün resmi herşeyi açıklıyor...


Bu arada bu maçtan güzel bir sonuç çıkarmak istiyorsak bugün Barış'ın içine İniesta kaçmıştır... Neler yaptı Barış...

Galatasaray - Haccetepe ilk yarı yorumu


Geçen sene geleceğin yıldızları arasına koyduğum, Galatasaray`a transfer olduğunda kendim
transfer olmuşcasına sevindiğim, yeni Arif Erdem`imiz olarak nitelendirilen Yaser bu söylemleri boşa çıkarmamaya çalışıyor ilk devre boyunca...

Arif gibi bol pozisyona giren, zor golleri atan ( Bkz. Altay kupa maçı) ama kolayları kaçıran supporter strıker görevini eksiksiz yerine getiriyor...

Maçı yorumlamak istemiyorum 2 taraf da çok açık oynuyor gol olmasa da zevli bir maç, Lincoln`un tam istediği maçlardan ( E bir maçı da istesin artık) çok yaratıcı 2 asist yapsada yeni Arif 2 sinden de yararlanamadı...

Özellikle Barış kusursuza yakın oynuyor, Lincoln, Baros, Emre, Topal, Sabri ona eşlik edenler...

Savunmada bazı aksaklıklar var, Haccetepe de kolay pozisyon buluyor... Ama maç sonu 2 Baros 1 Kewell golüyle galip geleceğimizi düşünüyorum....

2. yarı başlamış... Maça devam....

29 Nisan 2009 Çarşamba

Efsane geri mi geliyor?


Futbol tarihinin en büyük yıldızlarından olmasına rağmen yaşadığı talihsiz sakatlıklar ve kendine bakmaması sonrası 2-3 senedir kaybolan....

Futbol piyasasındaki hatta youtube,google aramalarinda bile 2. Ronaldo durumuna düşen efsane golcü Brezilya topraklarında yeniden doğuyor sanki...

Corinthias'ta 10 maçta 8 golle çok formda bir şekilde ilerliyor... Bu vucüdubiraz daha forma sokarsa,ani hizlanmalari ve çevikliği olmasa da bunun yerini alan tecrübesiyle ve öldürücü son vuruşlarıyla en azından bizi kendini izleme şerefinden mahrum bırakmaması bileyeterli aslında....

Efsaneyi hatirlamak isteyenler için kendisinin top 20 golü...

18. ve 13. gol ise bizi geçmişlere götürüyor ki bi Hasan Şaş vardı o zamanlar off offf...

Türkiye'nin Etkileri

Elimizden kaçıp giden, şimdinin Dünya Yıldızı Franck Ribery...
Türkiye'yi unutmadığını bize Almanya'lardan gösterdi...



Bu şakayı öğrense öğrense Sabri'den öğrenmiştir herhalde...

Yvonne Strahovski

Elisha Cuthbert'ten sonra televizyon dünyasında çok ilgimi çeken biri yoktu ta ki...
"Dijital çağın zoraki ajanı" :) Chuck'ın sevgilisiyle tanışana kadar...


Tanışmayanlar için Yvonne Strahovski...

28 Nisan 2009 Salı

Aman çok özenmeyelim

Yukarıda Maurinho - Cassano ikilisini görüyoruz... Bunun bizim ülkemizde olduğunu düşünün birde... Yer yerinden oynardı herhalde.... Eğer bir frikik golü atarsa Sabri'den böyle bir hareket bekleyebilirim belki....

Asıl soru şu ki bu hareketin Fatih Terim'e yapıldığını yada bu hareketi Shabani Nonda'nın yaptığını düşünelim aman ki ne aman!!!

Orduspor İncelemesi - 2

Ve geldik memleketimin takımının parlayan isimlerine, ilk yazıda da belirttiğim gibi başarısız ve yanlış transfer politikalarının ardından bu sene doğru yapılan birkaç şey var Orduspor'da...
1. Doğru yabancı tercihler...
2. Altyapıya verilen önem....
Sene başında yönetime talibin çıkmadığı dönemlerde vali yardımcısının ve birkaç Orduspor sevenin sayesinde doğru - yanlış transferler oldu... Bu isimlerin çoğu 2. yarıyı göremesede önce Süper Lig takımlarına önerilen 2 yabancı isim bugün Orduspor'dan bile fazla konuşuluyor...

Bank Asya Gol Krallığında 32. hafta sonunda 21 golle gol krallığında bulunan şu anda birçok süper lig takımının ağzını sulandıran 1988 doğumlu Bruno Mezenga lakablı Bruno Ferreira Mombra Rosa.
Orduspor'un attığı 46 golün neredeyse yarısını üstlenen Bruno sanılanın aksine klasik brezilyalı gibi çevik, hızlı, dribblingi seven futbol tarzi yerine daha çok Süper Mario Jardel' e benzeyen kusursuz bir son vuruş yeteneğine sahip bir isim... Son Karşıyaka maçında rakibin 2 uzun stoperine rağmen bütün topları indirebilecek yetenekte hava hakimiyetine ve güçlü bir fiziğe sahip, daha yaşının çok genç olmasına rağmen son vuruş anlamında Süper Lig'in bile üstünde bir isim (İspanya Gol Kralına selamlar olsun)... Eğer kendini topla oyun anlamında biraz daha kuvvetlendirebilirse Türkiye Ligi ciddi anlamda bir forvet kazanıyor.

2. isim ise Gana'lı Jerry Akaminko, Manisaspor`un Bank Asya için çok üstün olan takımını saymazsak kesinlikle bu ligin en iyi oyuncu... Kendisi stoper olarak gelmesine rağmen, çevikliği ve top kullanma kabiliyeti sayesinde defansın sağında solunda her bölgesinde kusursuzca oynamakta... 1988 doğumlu olmasına rağmen ciddi bir fizik gücü ve bitmeyen enerjisiyle Süper Lig'in en büyük sıkıntısı bek mevkine ciddi anlamda çözüm olabilecek bir isim...

Bu 2 ismin en büyük sıkıntısı ise sözleşmeleri... 2 isim de kiralık olarak geldiler Orduspor'a, sözleşmelerinde belli bir bonservis bedeline Orduspor'un alma hakkı olmasına rağmen, Orduspor`un bu ücretleri ödemeye gücü olacak mı asıl soru bu... Bruno için çoğu medyada Fenerbahçe, Trabzsonspor isimleri geçsede bu isme en yakın klubün ciddi bir transfer politikası izleyen Denizlispor'un olduğu konuşuluyor... Jerry ismi içinse Sporting Lisbon'a kadar takımlar konuşuluyor... Bank Asya'dan avrupaya transfer olmayı becerebilirse beni haklı çıkaracaktır ama yine benim tahminim Süper Lig'ten bir takıma transfer olacağı...

Gönlümüzden geçen bu 2 isimin de Orduspor'da kalması ve bir kaç yeni transferle gerçek anlamda Süper Lig'i zorlayacak bir ekip yaratılması....

Tabi ki Orduspor bu 2 isimden ibaret değil Süper lig tecrübesi olan Fatih Şen, Aytekin Viduşlu ve Mehmet Şen'le beraber 2. yarıyla beraber altyapıdan parlayan birçok isim var Orduspor'da...
Stoper bölgesinde oynayan 1988 doğumlu Rıdvan Koçak bundan 2-3 sene sonra kesinlikle çok başarılı yerlere gelicek.... Uzun boylu, çevik, çok savaşçı ve yeterli seviyede oyun kurma yeteneğine sahip Türkiye'deki stoper eksikliğini giderebilecek bir isim... 1983 doğumlu Alaattin Tosun ise Almanya'dan gelen bugünlerde herkesin aradığı oyunu 2 yönlü oynayabilen bir isim... Tek dezavantajı kısa boyu, buna rağmen bitmeyen enerjisi ve ortasahadan oyun kurma yetisiyle Bank Asya Ligine fazla gelen bir isim... Yine altyapıdan 1988 doğumlu Müslüm Yelken izlenmesi gereken genç bir yetenek...

Orduspor son yıllarda izlediği başarısız transfer politikalarından sonra bu sene ilk defa takımı doğru yabancı isimler, tecrübeli isimlar ve Altyapıdan Ordulu gençleri çıkararak doğru bir işe başladılar... Bu politakayı bu isimleri kaybetmeden devam ettirebilirlerse Süper Lig Orduspor'a çok da uzak değil...

27 Nisan 2009 Pazartesi

Galatasaray:1 Ankaraspor:1

Bugün çoğu blogda,forumda veya yorumlarda olanı dökeceğim bu maç hakkında sahada kalan ilk 11 olarak çok hücum oynayacak bir takım olarak gözüksekte golü bulunca nedense!! geriye yaslanan bir takım oluyoruz...


Burda bir kabahat varsa bunu yapan oyuncuda değil buna izin veren teknik direktörtedir... Lincoln'e, Kewell'a savunma yaptırmak değil bu tarz oyuncuların hücum yönlerini kullanmak marifettir... İlk yarıdaki üstün oyunu, hele hele golü yedikten sonraki 2 dakikada yakaladığımız 2 net pozisyonu hazırlayabilecek bir hücum gücünü bu kadar geriye yönelik oynatmanın mantığı nedir merak ediyorum. Üzülerek söylüyorum ki, Bülent Korkmaz mantalite anlamında ciddi derecede sınıfta kalmıştır... Büyük ihtimalle de sene sonunda bunun sonuçlarına katlanacaktır...

Orduspor İncelemesi-1

Ordu'ya kadar gelmişken Ordusporumuzun maçını izlemeden dönmek olmazdı.Bank Asya da 6.sırada 48 puanlı Karşıyaka'ya karşı oynanacak maç, üstümüzdeki diğer 2 rakibimizin (Adanaspor ve Ç.Rize) de yenilmesiylebir anda Orduspor'a Play-Off şansı doğurdu ve alınacak 3 puan çok önem kazndı.

Sene başında Yönetim-Belediye-Valilik arasındaki anlaşmazlık yüzünden diğer takımların bu kurumlardan aldığı yardımların yanında neredeyse 0 destek aldı Orduspor. Geçen seneki başarısız Suat Kaya ve Galatasaray altyapısı denemesinden sonra tekrar eski başarısız transfer politikasına (1 yıllık oyuncu alma) dönüldü. Bu sene yapılan 2 olumlu şey vardı ki süper ligde bile konuşulan 2 yabancı transfer yapıldı (Bruno ve Jerry Akaminko) ve de ligin 2. yarısındaki başarısız sonuçlar sebebiyle takımda altyapıdan gelen oyunculara yer verildi. Ve bu isimler oynamaya başladıkça yeteneklerini ortaya koymaya başladılar.

Gelelim Karşıyaka maçına, maçın başından sonuna kadar baskın taraf Orduspor'du defanstaki başarısı, topu daha fazla tutan taraf olmasına rağmen hücum bölgesinde gol pozisyonu olarak etkili olamadı. Birkaç tehlikeli atak gelse de, gol sonunda Mehmet Şen'in kişisel becerisiyle geldi.
Maça Karşıyaka tarafından bakarsak ise bu takım nasıl 6. sırada anlayabilmiş değilim, 19 numara Furkan dışında göze batan tek oyuncu zamanında Galatasaray'ı beğenmeyen Kerem İnan'dı.

Taraftar olaraksa süper lige çok çok uzak bir taraftar kitlemiz var. Maçlardaki taraftarlığı hakemlerle akrabalıklarıyla sınırlayan, her uzun saçlı rakibi "Ayşegül" diye nitelendirip kendi oyuncularına bile küfredip maçın en önemli dakikasında küstürebilecek saçma sapan bağırışlarla geçti.Bağırış diyorum çünkü maç boyu tezahürat denecek tek ses birleşimini kardeş klüp 15 kişilik Karşıyaka'lı taraftar grubu yaptı. Bu anlamda çok güçlü olan Karşıyaka'lıları tebrik eder ve biraz da bizlere nasıl taraftarlık yapılır konusunda örnek olmasını diliyorum.
Sonuç olarak Orduspor çok önemli bir maçtan 3 puan aldı, ve son 2 haftaya Play-Off ihtimaliyle girdi. Bu takımın, şehirin, iş adamlarının ve taraftarın gerçek anlamda akıllanması için süpriz bir şekilde de olsa 1 seneliğine Süper ligi görmesi lazım.

Takım ve şehir olarak incelediğimizde ortaya bunlar çıkıyor, oyuncu olaraksa uzun bir yazı gerekebilir Orduspor hakkında. Herkesin merak ettiği Bank Asya Gol Kralı Bruno Ferreira Momra Rosa, bence Bank Asya'nın bu seneki en iyi transferi Jerry Akaminko altyapıdan çıkan gençler ve diğerleri hakkında kısa süre içinde sizi bilgilendireceğim. Elimde çok yazı birikti, takip etmeye devam :).

21 Nisan 2009 Salı

Yine Memleket Yolları...

İşe yeni başlayıp hemen izne ayrılanlar gibiyim, biliyorum ama aynı zamanda öğrenci de olduğumuzdan bulduğumuz en kısa tatillerde (23 Nisan) bile kendimize tatil yaratıyoruz. Bir gün öncesi ve bir gün sonrası dersleri ekilerek tam 5 günlük bir tatil bekliyor beni....



Bu seferki tercih ise 6 aydır gidemediğim memleketim Ordu...Bloga Ordu'da devam edebileğime inanıyorum.... Zaten şu anda bu blogla ilgilenenlerin çoğu olan arkadaşlarımın bir kısmı da beni orda bekliyor... Burdan beni bekleyin diye sesleniyorum onlara...

Plan şudur ki,

İlk gün aile ziyaretleri...

2. gün sabah Dıgı'da Karadeniz Pidesi öğlen gırgır-şamata-nargile-PS3 ve bilimum benzeri zaman öldürücüler.... Boztepe veya kapatılmış bir evde şarap gecesi (Yerseniz!!)....

3. gün sabah Dıgı'da Karadeniz Pidesi öğlen gırgır-şamata-nargile-PS3 ve bilimum benzeri zaman öldürücüler.... Sonu Boztepe'de bitecek bir gün daha...

4.gün sabah Dıgı'da Karadeniz Pidesi öğlen gırgır-şamata-nargile-PS3 ve bilimum benzeri zaman öldürücüler.... Cumartesi'ye tekabül eden bu gün özel olarak ayırtılmıştır...

5.gün aile ziyareti ve eve dönüş...


19 Nisan 2009 Pazar

İbb: 0 Galatasaray : 1

Sivasspor, Beşiktaş'ın puan kaybettiği ve Fenerbahçe'nin kaybettiği bir haftada en azından bu şansızzlığı yıkabilmek açısından, kazanabilmek gerçekten çok önemliydi... Cezalı ve sakatlarımızın çok olduğu bu haftada tam döndü derken Emre Güngör'ü tekrar kaybettik...
Umarım sakatlığı ciddi değildir ve umarım bu sakatlıkta erken oynatılma gibi bir sağlık ekibi hatası yoktur....

Bu durumdaki 3 puana sevinmek en doğrusu, sene sonuna kadar da bu şekilde futbol oynamadan kazanılacak 3 puanlara kimsenin laf edeceğine inanmıyorum çünkü bu takımın şampiyonlar ligine ihtiyacı var.... Kaptanımızın takımımızın başına geldiği gün dediği "Galatasaray'ın nasıl oynaması gerektiğini biliyorum..." deyişini en azından mantalite olarak bize göstermesi gerekmektedir bence...


Bülent Korkmaz'ın kredisini fazla olmadığı bir maçta bu kadar eksiğine rağmen bir ara kendi mevkisi için düşünülen Abdullah Avcı'dan aldığı 3 puan ona çok şey kazandırdı, Semih`i oyuna sürmesi, Lincoln`le olasi problemlerini çözmesi, Nonda`daki istek anlamindaki değişim ve geldiği günden beri ilk defa doğru değişiklikler onun için avantaj hanesine yazılacaklar...

Fakat Barcelona' nın İniesta-Xavi-Keita yla beslediği 4-3-3 ü Ayhan - Barış- Mehmet Topal' la denemesi ve bu yanlışından dönmemesi biraz kafa karıştırdı bende... Galatasaray'ın önünde onca sakat ve cezalıya rağmen çok kolay 4 maç var ve bu haftalarda rakipler çok kolay puan kaybedebilir... Bu haftaları hatasız geçirebilir ve biraz daha kondisyon ve hücumsal anlamda kendimizi ileri götürebilirsek takımımızın şampiyonluk şansı bile olabilir....

Bunun dışında birkaç isme değinmek istoyorum...

De Sanctis, formu takımını tanımasıyla gitgide artiyor... KAlede güven veren isimler kategorisine giriyor gözümde... Özellikle Bebe' nin kafasını kurtarması gerçekten maçın kadar anıydı...

Hakan Balta, kendini bir türlü sol beke atamayan Hakan stoperde harikalar yaratıyor, Popescu`dan beri aradığımız defanstan oyun kuran isim olma yolunda kusursuz bir şekilde ilerliyor...

Lincoln, Adnan Polat'ın zorlaması ve sonunda Bülent Korkmaz' ın da onu kazanmayı denemesine rağmen ya sistemimizin verimsizliğiyle alakalı ya da artık tamamen takımdan kopması sebebiyle kendini oyuna katamayan isim olmuştur... Hele ki sağdan yaklaştığı pozisyonda rakibi geçmesine rağmen o kadar lakayit davranmıştır ki seyircilileri çılgına çevirmiştir...

Shabanı Nonda, benim için maçın en önemli ismi Nonda'ydı... Geçen sene ona tapanların bile gösterdiği form durumundan sonra şikayetçi olduğu bir isimdi... Oynadığı maçlarda kötü-iyi değil ama aşırı derecede isteksiz oynamaktaydı... Bugün ise o kadar istekli başladı ki, bizde bir umut bıraktı... Hep böyle oyna canımı ye...

Ve Semih Kaya... İsmi zaten oynamadan efsane olmuş genç yeteneğimizdi bizim... Ameliyat masasında bile Galatasaray' a olan aşkının hikayesi dillere destandır zaten...Ve sırayla Servet, Meira, Emre ve Emre`yi kaybettikten sonra forma sirasi ona geldi ve bugün kimseyi utandırmadı...
Bebe'nin vurduğu bir kafa topu dışında geri kalan her topu kazandı neredeyse... Hırslı bir oyun yapısı olması çok iyi ve daha yaşının 17 olduğunu düşünürsek, bu sakatliklar belki de bize çok büyük bir yıldız kazandıracaktır...

Yalnız hocamız Bülent'in de dediği gibi pozisyon alma ve de hızlanma konusunda ciddi derecede eksikleri var... Fakat başında türk futbolunun en büyük defanslarından Bülent Korkmaz'ın olması ve düzgün çalışmayla bu eksiklik giderilebilir... Ona güveniyoruz, ondan tek istediğimiz başındaki (Bülent Korkmaz) ve yanındaki isimleri (Emre Aşık, Servet Çetin, Hakan Balta) örnek alması....




Ligi domine etmek!

Bayern Münich ve Lyon'un Cem Yılmaz deyimiyle "master degree" derecesinde becerdikleri iştir... Küçük liglerin uzun süreli şampiyonları için de aynı şey söylenebilir... Nedir değinmek istediğim konu;

Transfer politıkasını kendi liginin diğer takımlarının parlayan isimlerini o veya bu şeklilde alıp hem rakibi zayıflatmak hemde ligi bilen oyuncularla risksiz transfer yapıyor olmak...



Bayern Munich`in 2002-2003 senesinde büyük çıkış yakalayan Bayer Leverkusen'in en değerli 3 oyuncusunu (Ballack, Ze Roberto ve 1 sene gecikmeli olarak Lucio) alip Bayer Leverkusen`in cıkışını bir anda durdurmuş ve Bayern Munich'e o aradığı başarıları kazandıran transferler olmuştur...




Lyon ise aynı politikayı Fransa ligine uygulamış ligde parlayan bütün isimleri ederi ne ise verip hem rakiplerine kaptırmamış hemde rakip takımları zayıflatmıştır... Zaten Ligue 1 deki bütün oyuncular öncelikle Lyon'a ordan da kendilerini Avrupa'nın daha büyük takımlarına atma mücadelesi içindeler... Lyon Bayern Münich'in tersine aldığı oyuncular 1-2 sene içinde çok yüksek meblağlara pazarlayan ve bu parayı ligin yeni yıldızlarına harcayan bir takım... Bu transfer politikasında da Sylvain Monsoreau ismi dışında aldıkları bütün isimlerde yüksek derecede kar bırakmaları da bu işi çok iyi bildiklerinin işareti zaten...


Ligin bu anlamda domine edilmesi tabiki hoş değil, ama sonunda son 2 senedir hem Ligue 1 hem de 1. Bundesliga`da sistemi reddeden takımlar ortaya çıktı... Bakalım sene sonunda bu sistem yine kazanıcak mı?

Bayern Münich ve Lyon'un kendi liglerinden olan transferlerine bakalım şimdi de; bu ismlerin bazilari bosman kuraliyla bazilari yüksek meblağ ile alınsada isimlerin o ligler ve ayrıldıkları takımlar için önemini düşünürsek ve Lyon'un pazarlama stratejisini verilen yüksek paralar bile bu 2 takım için sıkıntı yaratmıyor....

Bayern München
2009-2010 Ivıca Olic (Hamburg) , Alexander Baumjohann (B.Mönchengladbach)
2008-2009 Tim Borowski (W.Bremen)
2007-2008 Hamit Altıntop (Schalke 04) , Marcell Jansen (B.Mönchengladbach),
Miroslav Klose (W.Bremen)
2006-2007 Van Buyten (Hamburg Fc) , Lucas Podolski (Fc Köln)
2005-2006 Valerian Ismael (W.Bremen)
2004-2005 Torsten Frings (B.Dortmund) Lucio(B.Leverkusen)

ve öncesinde BayerLeverkusen'i biritip Bayern Münihi coşturan Micheal Ballack, Ze Roberto ve Sebastien Deisler transfleri...

Lyon Fc
2008-2009 Hugo Lloris, Ederson (Nice), Mensah (Rennes), Pjanic(Metz), Jean II Makoun(Lille)
2007-2008 Mathieu Bodmer, Kader Keite (Lille)
2006-2007 Toululan (Nantes) , Alou Diarra (Lens), Kim Kallstrom (Rennes), Squillaci (Monaco)
2005-2006 Pedretti (Marsilya) , Monsoerau ( Schoux)
2004-2005 Eric Abidal (Lille)
2003-2004 Micheal Essien (Bastia) , Malouda (Guingamp)

18 Nisan 2009 Cumartesi

İlk yazı - Dean Saunders

İlk yazı çok önemlidir blogcular için...

İlk aşklarını yazanlar, çocukluk anılarını yazanlar, ilah şarkıcılara yazanlar, izledikleri son film hakkında konuşanlar bu böyle gider...



















Bense ilk yazımı beni Galatasaray'ıma bağlayan ilk isime gidicek... Dean Saunders...

Dili dışarda bir adalının, 1995 yılında ülkemize geldiğinde daha 9 yaşındaydım... Babamın fanatik Galatasaray'lı olmasından bizde Galatasaray'lıydık o zamanlar.... Ama hani amcanın dayının hatta mahalle abilerinin bile aklımı çelebileceği bir yaş.... Yine babam ve ekürisiyle türkiye kupası finalini izlemeye bir yerde toplandık bizi 3 çocuk bir odaya kapattılar,biz maçı küçük bir televizyondan izliyoruz...

Başarısız bir Torino mücadelesi sonrasında geri dönen Hakan Şükür'ün yanındaki isim bu sefer Dean Saunders... Amansız ( Şimdinin amansız olunması gibi değil tabi) bir mücadele var sahada... Dakikalar 117 yi gösterdiğinde ise bizim Galli'nin o kusursuz golü geliyor... O anda içimi kaplayan Galatasaray sevgisi bugünlere getirdi kendini...(Bunda Souness - Bayrak ikilisinin de etkinin olduğu aşikar tabi)... Ne Kral Hakan Şükür ne süper supporter striker Arif Erdem ne Süper Mario Jardel ne de Pembe Panter Baros onun yarattığı etkiyi yaratamadı bende... Metin Oktay' ı sadece eski görüntülerde izleyebilen biri için, Dean Saunders onun etkisini yarattı bende... Şimdi her ne kadar bize büyük sevinç yaşattıran Galatasaray'lı oyuncularımıza teşekkür ediyorsam da bir o kadar da bu isme teşekkür ediyorum....

Teşekkürler Saunders.... Teşekkürler Adalı...

Merhaba yok mu?


Okumaktan bıkıp yazmaya karar veren birini oynayacağım bu forumda....

Kendimle alakalı, dışarıdan yakaladıklarım, gündemi oluşturan her konuda aklımdakileri sizinle paylaşmaya çalışacağım...
Hepinize simdilik sadece merhaba, gerisi mi ?
Gerisi çok yakında...